Sıtma Mücadelesi Kanunu kabul edildi

13/05/1926

Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasından sonra Atatürk’ün önderlik ettiği, çağdaş değer ve kavramlarla donanmış bir ülke kurma mücadelesinin en önemli cephelerinden birini de, çağdaş bir sağlık politikası geliştirme hedefi oluşturuyordu. Mustafa Kemal, ülkenin güvenliğini sağlamak gibi, sağlık hizmetleri konusunda da gerekenleri yapmayı, devletin olmazsa olmaz şartlarından biri sayıyordu: Ulusumuzu güvenlik içinde yaşatmak temel amaçlarımızdan biri olduğu gibi, onun sağlığına özen göstermek ve olanaklarımız ölçüsünde toplumsal acılarımıza çözüm bulmak da hükümetimizin genel görevlerinden biridir. Sağlık altyapısının ve hekim sayısının son derece yetersiz olduğu o yıllarda, Türkiye’nin karşı karşıya olduğu en ciddi sağlık sorunlarından biri sıtmaydı. Sıtma, ülkenin her köşesinde mevcuttu ve savaşlar nedeniyle daha da artış göstermişti. Sıtmayı önlemek amacıyla 1924’te Sağlık Bakanı Refik (Saydam) Bey başkanlığında bir Sıtma Mücadele Komisyonu kurularak, öncelikle hastalığın en fazla görüldüğü Ankara, Adana, Aydın, Bursa ve Balıkesir gibi illerde mücadele çalışmaları başlatıldı. Sıtma, 1925 yılında yapılan ilk Milli Tıp Kongresi’nin de ana konusuydu. 13 Mayıs 1926 tarihinde kabul edilen Sıtma Mücadelesi Kanunu ise, sıtmaya karşı üç cephede (hastaları tedavi etmek, karantina önlemleri ve bataklıkların kurutulması) verilen mücadelenin kanuni altyapısını oluşturdu. Mustafa Kemal’in “başlı başına bir mücadele” olarak tanımladığı sıtma savaşı, dünyada örnek gösterilen bir başarıya ulaştı. 1930’lu yılların sonuna gelindiğinde, sıtma nedeniyle ölümler büyük ölçüde önlenmiş ve Cumhuriyetin ilk yıllarında yüzde 50’lere ulaşan sıtmalı oranı yüzde 10’a kadar düşürülmüştü.