Şapka Kanunu kabul edildi

25/11/1925

Mustafa Kemal, bir insanın uygarlığın gereklerini sadece kafa yapısı ve düşünce olarak değil, aynı zamanda dış görünüm itibariyle de yerine getirmesi gerektiğini düşünüyordu. Hele ki Türkiye’de olduğu gibi, hiçbir kıyafet bütünlüğünün olmadığı, herkesin kendine göre bir kıyafetle sokağa çıktığı bir ülkede, ona göre çağdaşlıktan söz etmek mümkün değildi. Gerçekten de Türk toplumunda belirli bir giyim tarzından söz etmek imkânsızdı. Batı’ya dönük aydınlar ayakkabı, pantalon, ceket giymeyi tercih ederken, din adamları ve mollalar şalvarla, cübbeyle, kuşakla dolaşıyordu. Baş giyiminde karışıklık daha da büyüyordu. Her tarikat ve tekke kendine özgü bir külah ya da başlık takarken, birçok insan fesi tercih ediyordu. Ulusal eylemcilerin simgesi ise kalpaktı. Müslüman olmayan unsurların ve din adamlarının giysileri ise, her dinin alışkanlık ve geleneklerini yansıtacak şekilde farklıydı. Mustafa Kemal, kıyafet devriminin ilk adımını 1925 Ağustos’unda Kastamonu’ya yaptığı gezi sırasında şapka takarak attı. Gazi, 28 Ağustos’ta İnebolu’da yaptığı ünlü konuşmasında, uygar insanlar olarak ne giyilmesi gerektiğini şöyle tarif ediyordu: Ayakta iskarpin veya fotin, bacakta pantolon, yelek, gömlek, kravat, yakalık, ceket ve doğal olarak bunları tamamlamak üzere başta siperli başlık. Bunu açık söylemek isterim ki bu başlığa şapka denir… Bu adımın ardından, önce devlet memurlarına şapka giyme zorunluluğu getiren Bakanlar Kurulu kararnamesi yayımlandı, sonra da 25 Kasım 1925 tarihinde Meclis’te kabul edilen “Şapka İktizası Hakkında Kanun”la din adamları dışında erkeklerin şapka dışında bir başlık giymesi yasaklandı.