Hıyanet-i Vataniye Kanunu kabul edildi

29/04/1920

Türkiye Büyük Millet Meclisi, Anadolu’nun haksız işgali karşısında, Mustafa Kemal Paşa öncülüğünde direnişin ve milli iradenin temsilcisi olarak ortaya çıkmıştı. Meclis, bir yandan işgalci güçlerle savaşırken, bir yandan da Osmanlı hükümetinin ve işgalci güçlerin sebep olduğu ayaklanmalar ve yıkıcı propagandalarla mücadele etmek zorunda kalmıştı. Cephede verilecek mücadelenin başarılı olabilmesi için öncelikle düzenli bir ordunun kurulması, dolayısıyla asker kaçaklarının önüne geçilmesi ve iç güvenliği tehdit eden unsurların ortadan kaldırılması gerekliydi. Bu zorunluluklar, Milli Mücadele’nin başlangıcında Müdafaa-i Hukuk örgütleri ve Kuvayı Milliye komutanlarının kendi imkânları ölçüsünde yerine getirilmişti. Ancak TBMM açıldıktan sonra merkezi hükümet, kendi otoritesini egemen kılacak ve içeride güvenliği sağlayıp firarları önleyecek bir yasaya ihtiyaç duymuştu. Bu amaçla, 25 Nisan 1920’de, Afyon Mebusu Mehmet Şükrü Bey tarafından, Meclis’in otoritesine ve kararlarına uymayanları “vatan haini” sayan bir kanun teklifi Meclis’e sunuldu. Böyle bir kanunun gerekliliği, sonraki günlerde yoğun şekilde tartışıldı. Fakat tam aynı günlerde Yabanabad’da (Kızılcahamam) Koç Bey adında birinin padişah adına halkı ayaklandırdığı haberinin gelmesi, kanunun gerekliliğini savununları haklı çıkardı. Böylece 29 Nisan’da “Hıyanet-i Vataniye Kanunu” kabul edildi. Bu kanun uyarınca, “Büyük Millet Meclisi’nin meşruiyetine yönelik sözlü, yazılı veya eylemli muhalefet ve fesatlıkta bulunanlar vatan haini” sayılıyordu. Bu kanunu daha iyi uygulamak için, 29 Ekim 1920’de de İstiklal Mahkemeleri kuruldu.